23 Eki 2010

di-zine : Harper's Island


Harper's Island bir cinayet dizisi. "one by one" diye bir sloganı var mesela, o derece bir cinayet dizisi yani. IMDb not vermiş misal buna, demiş ki benim gözümde 7.4'tür bunun notu, 10 üzerinden ha yanlış anlaşılmasın. vaktim bol, canım sıkkın, sevgilimden yeni ayrıldım acılar içindeyim diyorsan otur izle bu diziyi. zaten 13 bölümlük bir mini
dizi, acın geçene kadar biter bu da.

Henry ile Trish evlenecek olan çifte kumrularımızdır. Henry'nin çocukluğunun geçtiği adada evlenmeye karar veririler. bir yata binip toplu halde adaya giderler. ada da öle bi ada ki insanın "ah o gemide ben de olsaydım" diyesi geliyor, ama hemen geçiyor endişelenmeyin. zira daha yola çıkar çıkmaz bir cinayet vuku buluyor. işlenen cinayetler de baya yaratıcı. öyle aman bi kurşunluk işi var, yok efendim bi bıçakla doğrayıveririm falan yok. baya planlı programlı öldürüyor adam.

bir sürü karakter var dizide, çoğu ölüyor tabi. o yüzden hepsinden bahsetmeyi gereksiz buluyorum. benim iki tane favori karakterim var; biri Chole, taş hatta daşş gibi hatun. diğeri de Cal adındaki minik, çirkin ama muhteşem ingiliz aksanlı, sarışın, şapşal adam. bunlar sevgililer ve işin sonu bunlar için acı dolu, vay amk diyor insan. bunların dışında bi de başroldeki kız var, Abby olan, Henry'nin bebelik arkadaşı. aslında bütün her şey biraz da onun yüzünden olmuyor değil ya hadi neyse.

aslında ben bu diziyi tee geçen yaz izledimdi. tam hatırlayamıyorum, o yüzden bu kadar saçma sapan anlatıyorum (işimde dürüstlük ilk prensibimdir =p )

ya işte hiç mi okumadın bi agatha christie olsun bi ahmet ümit olsun. onlar gibi işte. bir katil var ama biz hep başkası sanıyoruz. bizim sandığımız insan evladı ölünce de mal gibi kalıyoruz. özellikle de sorunlu bir genç çocuk ya da psikolojik olarak rahatsız bir adam koyuyorlar ki biz gidelim hemen ondan şüphelenelim diye. bu dizide de aynen öyle yapmışlar. keşke yapmasalar. yani keşke bu kadar göstere göstere yapmasalar.

Hiç yorum yok: