29 Ara 2010

doppler etkisi : Karmacoda

Would you come to this place of mine ?

San Francisco, CA çıkışlı Amerikalı bir çift vokalli trip-hop, downtempo ve electronica grubu Karmacoda.
Şahsen ben ABD tabanlı müziklerden pek hoşlanmam - içimdeki Avrupa aşkından olsa gerek. Genelde Amerika çıkışlı müziklerin çok sığ olduğunu düşünürüm, hatta düşünmekle yetinmem, her fırsatta bu görüşümü etrafa da bildiririm.
Karmacoda bana tükürdüğümü yalatan sayılı gruplardan biri.

18 Ara 2010

doppler etkisi : Airlock

I don't talk the way that you talk
I don't walk the way that you walk

Genellikle belli bir türe ait olan gruplar (ve haliyle onların parçaları) acayip bir benzerlik gösterir. Tamam kabul ediyorum, sonuçta "tür" dediğimiz şey belli başlı benzerliklerden yol

10 Ara 2010

di-zine : Sex and the City



Benim için bir diziye başlama süreci çok ağrılıdır. Dizinin bütün sezonları bilgisayarımda kayıtlıdır ama
ben bir türlü izleyemem. 1 ay 2ay 3ay bekler orada beni.
Sex and the City de böyleydi benim için. Dif’in ısrarları üzerine diziyi bilgisayarımın bekleme odasına

15 Kas 2010

di-zine : Life Unexpected



Life Unexpected’in klasik bir hikayesi var. Lux, zamansız doğan bir çocuktur. Annesi tarafından terkedilmiştir, babasınınsa zaten haberi yoktur kendisinden. Yıllarca koruyucu aileler yanında kalmıştır. Kalbiyle ilgili bir sağlık sorunu olduğundan dolayı kimse onu evlat edinmemiştir. Onunsa istediği şey gerçek bir

30 Eki 2010

doppler etkisi : Hooverphonic

Parçalar ne kadar eski olursa olsun, yeni keşfedilen her müzik/müzik türü/grup/sanatçı bana taptaze geliyor nedense. Üstelik bazen ilk parçalarını dinlerken anlamsız bir heyecana da kapılıyorum. Hatta bir acayip merak eşlik ediyor bu heyecana, hani "acaba bu defa ne cins duygular tadacağım ? bende nasıl çağrışımlar yaratacak bu parça ?" gibi. İşte, şuur eksikliği böyle bir şey.

Bazen bir yerlerde denk geliyorum grubun/sanatçının ismine, heyecanla aratıyorum bir yerlerde,

23 Eki 2010

di-zine : Harper's Island


Harper's Island bir cinayet dizisi. "one by one" diye bir sloganı var mesela, o derece bir cinayet dizisi yani. IMDb not vermiş misal buna, demiş ki benim gözümde 7.4'tür bunun notu, 10 üzerinden ha yanlış anlaşılmasın. vaktim bol, canım sıkkın, sevgilimden yeni ayrıldım acılar içindeyim diyorsan otur izle bu diziyi. zaten 13 bölümlük bir mini

18 Eki 2010

di-zine : Angel

Gelmiş Geçmiş En Güzel Vampir: ANGEL

Hepimizin bildiği üzere Twilight ile birlikte bir vampir furyası başladı. Twilight ve devam kitapları her ne kadar okunması zevkli olsa da filmleri için aynı şeyi söyleyemem. zaten kitaptan uyarlama filmlerde her zaman eksikler, değişikler olur. hiç biri, kitabı gibi zevk vermez. kitap her zaman bambaşka bir tat bırakır damakta. kitapta yaratılan karakterlerde, mekanlarda sizin hayal gücünüzün izleri vardır. filmleri ise

17 Eki 2010

doppler etkisi : Flunk

Bu yazıyı kendi şahsi kişisel blogum için hazırlamış ve birkaç gün önce yayınlamıştım ama bu insanlardan burada da bahsetmeden geçemem, en yeni keşiflerimden Flunk karşınızda.


Üç adet Norveçlinin 2000 yılında Oslo’da kurduğu bir trip-hop grubu bu Flunk. Vokalistleri Anja Oyan Vister'in ipeksi bir sesi var. Gitaristleri Jo Bakke ve programlamada

5 Eki 2010

Şehrin Caz Hali

o bu değil de, milyon yıl olmuş buraya yazmayalı.

bu da öyle bi' cümle ki, sanırsın 7/24 türlü çeşit siteye yazı yetiştiriyorum, bi' telaşlardayım falan. yok anam nerde, kendi özel alanım dışında bir yere bir kelime yazı yazdığım yok.

ha ama yaşamıyor muyum ? üff ne biçim yaşıyorum buralarda, böyle yazsam sayfa sayfa, kitap kitap, kütüphane kütüphane...

evet kabul. bu gün bütün gün dört duvar evde karın ağrılarıyla cebelleşip kendime güç bela bi' çorba pişirmiş olabilirim. hala yataktan çıkmak istemiyor olabilirim. akşamki caz konserini gözümde büyütmeye başlamış da olabilirim. ama bunlar yaşamadığım anlamına gelmez. gelmemeli nan.

13 Şub 2010

Biz Bir Bloğun Güller Açan İki Dalıyız

Bu Dif denen hatun, tutturdu gecenin bir yarısı "hadi gel birlik olalım, iki elin sesi varsa biz de ikimiz ortak blog açalım" diye. Ben de "ey madem, açalım" dedim "bir de bunu deneyelim." Bu muhabbetin ardından bir heyecan sardı ki bizi sorma gitsin. Yok efenim bloğun adı ne olcaktı, yok efenim neler yazcaktık falan filan bir sürü ıdıvıdı... Sonra ben buna dedim ki ilk yazıyı sen yaz, bu da işi bayaa ciddiye aldı 'ben şimdi ne yazcam' psikozlarına girdi. Neyse yazabilmiş sonra allahtan...

Dif Hatunun dedikleri doğrudur. Biz böyle birbirmizlen geyikler yapardık, geçmişi süzer, derler toplar onlan eğlenirdik. Sonra dedik ki madem doğumgünü hediyelerini bilem artık feyzbükten gönderiyoruz, geyiğimizi de blogdan yaparız...

İşte böyle başladı bir blog maceramız daha.. Hadin hayırlısı...

Hee bi de, evet, merhaba.... =)

Biz bugün bunu yaptık...

Biz bugün buna kalkıştık...

Varolan hayattan sıkılmak bu olsa gerek. Değişik bir şeyler arayışında olmak böyle özetlenebilir. Kendine yeni bir meşgale bulmanın bunu kapsadığını düşünmekteyim.

Evet, biz bugün bunu yaptık.

"Bir gece vakti... Teoride yeni, pratikte farklı şekillerde de olsa yıllardır tekrar tekrar yaşadığımız olayları birbirimize aktarmaktayız sevgili Nephe ilen. (bkz : tarih tekerrürden ibarettir) Aslen aynı olan yeni (!) maceraları birbirimize aktarıyoruz, aynı kişilerden aynı ifadelerle yakınıyoruz, aynı şekilde birbirimizi onaylıyoruz. Kısaca yıllardır yaptıklarımızdan farklı bir şey yapmıyoruz...
Sonra söz dönüp dolaşıp içinde bulunduğumuz komedi düzeyindeki arayışlara geliyor. Böyle yeni bir şeyler arıyoruz, maksat yıllardır içinde bulunduğumuz duraklama devrinden sıyrılmak - ki zaten son dönemde otopsi masamızı çok meşgul ediyor bu konu. Ne yapsak ne etsek derken, bu bloga başlamaya karar veriyoruz."

Diye kalıplama başlasam mesela bu bloga...

Şaka lan şaka. Kalıp malıp yok burda. Kıracağız kardeşim kalıpları, ufkumuzu falan açacağız böyle. Tuhaf şeyler yapacağız burda...

Böyle bir takım sihirler falan... Çeşitli canavar tasvirleri...

Yok lan o kadar da acayip değil... Biraz acayip. Az biraz gariplikler...

Pek bir şey yapmayadabiliriz. Henüz bilemiyorum...

Tek temennim, tek umudum, tek beklentim, tek ibişim kalıpların olmayışı. Yani evet umutlarım, beklentilerim, ibişlerim falan var benim bu bloga dair. Kanımca bu böyle...

Ehem... Merhaba sevgili yeni blog... =)