18 Ara 2010

doppler etkisi : Airlock

I don't talk the way that you talk
I don't walk the way that you walk

Genellikle belli bir türe ait olan gruplar (ve haliyle onların parçaları) acayip bir benzerlik gösterir. Tamam kabul ediyorum, sonuçta "tür" dediğimiz şey belli başlı benzerliklerden yola çıkarak oluşturulan bir kavram, söz konusu olan tek bir türse ne kadar farklı olabilirsiniz ki ? Ancak bence bu benzerlikler zamanla sınırlara dönüşüyor, hiç farkedilmeden hem de.
Bu gün pekçok müzik türünün babası sayılacak gruplar/kişiler zamanında bazı sınırları çiğneyerek bu türleri ortaya çıkardılar ve farkında olmadan yeni belirli sınırlar çizdiler. Onları takip edenlerse bu sınırlara sadık kaldılar ve böylece o türe ait oldular. Fakat diğerleri o sınırları da çiğnedi ve yepyeni akımlar başlattılar. Özgür ve evrensel müzik için ne hoş bir döngü, değil mi ?
Herneyse, konudan sapmaya eğilimliyim.



Airlock'tan bahsedesim var sizlere. 1998'de kurulan Belçika'lı hoş bir trip-hop grubu Airlock. Belçika'nın trip-hop'ını seviyorum, elimde değil.
Önceleri Pierre Mussche, Ernst Meinrath ve Renaud Charlier'in filmler için yaptıkları elektronik ambians tadındaki müzikler, aralarına Esra Tasasız'ın katılmasıyla albüm yapılabilecek kıvama geliyor ve ortaya Airlock çıkıyor.
Evet, bu grupta İskoçya doğumlu bir Türk var. Ancak grupla birlikte iki albüm yaptıktan sonra ayrılıyor ve yerine Hooverphonic'in ilk vokali olan Liesje Sadonius geliyor.




Albümleri ;

-> Drystar (2002)
-> Symptomatic (2004)
-> The Long Journey Home (2005)
-> The Room (2006)




Airlock'un ikinci albümünün tuhaf hatta trajik bir hikayesi de var. Grup ikinci albümün kayıtlarını tamamladıktan hemen sonra, tüm kayıtlar daha kimse dinleyemeden çıkan bir stüdyo yangınında yanıyor. Haliyle bütün yeni baştan kaydetmeye başlıyorlar. Ama sadece kaydetmekle kalmıyorlar, yeni baştan düzenliyor, hatta o arada yeni birkaç parça da ekliyorlar. Eminim yangına ve onca emeklerinin kül olmasına üzülmüşlerdir, ama albümü bekleyenlerin elde edilen sonuçtan memnun oldukları bir gerçek :).

Dinlediğim parçalarının içinde en çok hoşuma giden Awakening oldu. Onun dışında Drama 73 ve Alpha'yı dinlemenizi öneririm. Quiet Hour ve içinde fransızca bir bölümü olan I Am de dinlenesi - arşivlenesi parçalarından. Bir de Slipinside var ki vokalin sesine hayran eder insanı.



Albüm kapaklarını açıkçası çok beğenmedim. Tabi bu benim şahsi görüşüm, pek umrunuzda olmadığının farkındayım :). Bence ilk albümlerinin kapağı içlerinde en ilginç ve yaratıcı olanı, onun çizgisinde devam etmelerini beklerdim. Gerçi bir bakıma bu onları kısıtlardı ve belirli sınırlar içinde kalmaya iterdi. Airlock'un müziğine ve parçaların sözlerine dikkat ettiğinizde bunu kabullenemeyeceklerini anlıyorsunuz.

Evet, dif'in albüm kapağı muhabbetinden sıkılanlar için ;

Hiç yorum yok: