30 Eki 2010

doppler etkisi : Hooverphonic

Parçalar ne kadar eski olursa olsun, yeni keşfedilen her müzik/müzik türü/grup/sanatçı bana taptaze geliyor nedense. Üstelik bazen ilk parçalarını dinlerken anlamsız bir heyecana da kapılıyorum. Hatta bir acayip merak eşlik ediyor bu heyecana, hani "acaba bu defa ne cins duygular tadacağım ? bende nasıl çağrışımlar yaratacak bu parça ?" gibi. İşte, şuur eksikliği böyle bir şey.

Bazen bir yerlerde denk geliyorum grubun/sanatçının ismine, heyecanla aratıyorum bir yerlerde,

23 Eki 2010

di-zine : Harper's Island


Harper's Island bir cinayet dizisi. "one by one" diye bir sloganı var mesela, o derece bir cinayet dizisi yani. IMDb not vermiş misal buna, demiş ki benim gözümde 7.4'tür bunun notu, 10 üzerinden ha yanlış anlaşılmasın. vaktim bol, canım sıkkın, sevgilimden yeni ayrıldım acılar içindeyim diyorsan otur izle bu diziyi. zaten 13 bölümlük bir mini

18 Eki 2010

di-zine : Angel

Gelmiş Geçmiş En Güzel Vampir: ANGEL

Hepimizin bildiği üzere Twilight ile birlikte bir vampir furyası başladı. Twilight ve devam kitapları her ne kadar okunması zevkli olsa da filmleri için aynı şeyi söyleyemem. zaten kitaptan uyarlama filmlerde her zaman eksikler, değişikler olur. hiç biri, kitabı gibi zevk vermez. kitap her zaman bambaşka bir tat bırakır damakta. kitapta yaratılan karakterlerde, mekanlarda sizin hayal gücünüzün izleri vardır. filmleri ise

17 Eki 2010

doppler etkisi : Flunk

Bu yazıyı kendi şahsi kişisel blogum için hazırlamış ve birkaç gün önce yayınlamıştım ama bu insanlardan burada da bahsetmeden geçemem, en yeni keşiflerimden Flunk karşınızda.


Üç adet Norveçlinin 2000 yılında Oslo’da kurduğu bir trip-hop grubu bu Flunk. Vokalistleri Anja Oyan Vister'in ipeksi bir sesi var. Gitaristleri Jo Bakke ve programlamada

5 Eki 2010

Şehrin Caz Hali

o bu değil de, milyon yıl olmuş buraya yazmayalı.

bu da öyle bi' cümle ki, sanırsın 7/24 türlü çeşit siteye yazı yetiştiriyorum, bi' telaşlardayım falan. yok anam nerde, kendi özel alanım dışında bir yere bir kelime yazı yazdığım yok.

ha ama yaşamıyor muyum ? üff ne biçim yaşıyorum buralarda, böyle yazsam sayfa sayfa, kitap kitap, kütüphane kütüphane...

evet kabul. bu gün bütün gün dört duvar evde karın ağrılarıyla cebelleşip kendime güç bela bi' çorba pişirmiş olabilirim. hala yataktan çıkmak istemiyor olabilirim. akşamki caz konserini gözümde büyütmeye başlamış da olabilirim. ama bunlar yaşamadığım anlamına gelmez. gelmemeli nan.